Dün akşam, yani 17 Şubat 2025 Pazartesi akşamı Kült Sahne'de, bu sezonun yeni ekiplerinden Tiyatro Arçura'nın ilk oyunu "Abdullah, Konuş!"u izledik ve sonrasında ekiple oldukça verimli bir fuaye söyleşisi gerçekleştirdik. Seyircinin de yoğun ilgi gösterdiği söyleşimiz, tiyatro sohbeti açısından oldukça keyifli geçti.

"Geçen gece neler oldu neler! Abdullah'ın çok anlatası var, bırakın konuşsun. Anlatarak sevgilisini yanında tutmak istiyor, anlayınca kalınır mı? Konuştukça Abdullah'ı biraz daha tanıyoruz sanki. O da gitgide kendisine yaklaşıyor. Bu anlama, sevgilisine iyi gelecek mi? Ya kendisine? Peki bize?"
Her zamanki gibi söyleşimize ekibi tanıyarak başladık. DTCF Tiyatro kökenli olan ekip, hocaları Pelin Temur'un danışmanlığı ve desteğiyle bir araya gelip özenli bir çalışma ortaya koymuş. Pelin Temur'un yer aldığı diğer oyunlarda da özenli işler izlediğimizi söylememiz gerekir. Bu oyunda da genç ve sahnelerde nispeten yeni bir ekip olan Arçura ekibi, hem hocalarıyla hem de kendi içlerinde bolca tartışma imkânı bularak özgün bir çalışma ortaya çıkarmış.
Ekibi bir arada tutan en önemli unsur ise Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Abdullah Efendi'nin Rüyaları" öyküsü olmuş. Ekip, bu edebi esere büyük bir hayranlıkla yaklaşırken, aynı zamanda metnin derinliği karşısında çekinceler yaşamış. Tiyatro sahnesine nasıl uyarlanabileceği konusunda uzun tartışmalar yürütülmüş ve bu süreçte anlatı tiyatrosu ile fiziksel tiyatronun avantajlarından yararlanma fikri ortaya çıkmış. Sohbetimizin bu bölümünde, metni uyarlayan Sümeyye Özbay’ın katkılarından sıkça bahsettik.
Sümeyye Özbay, acınası bir Abdullah yerine narsist, kibirli ve manipülatif bir karakter tasarladığında, ekip başlangıçta bu fikre şaşırsa da zamanla bu yaklaşımın metin için çok daha uygun olduğuna kanaat getirmiş ve hemen çalışmalara başlamış. Taraf tutmadan, Abdullah’ı etiketlemeden, onun kendisiyle olan mücadelesini sahneye taşıyan Özbay, metinde beklenmedik bir yönü öne çıkararak oyuna güçlü bir dokunuş bırakmış.
Tabii ki, çok yönlü ve derinlikli bir karakter yazmak tek başına yeterli değil. Alperen Abdullah Türkekul, özellikle fiziksel performansıyla karakteri başarılı bir şekilde seyirciye aktarabilmiş. Performansına dair yöneltilen sorulara, beden kullanımının önemi üzerine tatmin edici cevaplar verdi. Abdullah ile "Canavar" arasındaki geçişlerde bedenin nasıl bir anlatım aracına dönüştüğünü de sohbetin bu kısmında daha iyi kavradık.
Reji tarafında ise Çınar Taşdemir'in hakkını teslim etmek gerekiyor. Anlatı ve fiziksel tiyatroyu harmanlayarak grotesk bir yapı oluşturmayı başarmış. Bir seyircimizin yorumu ile söylemek gerekirse, "Tanpınar'ın Korkak Adamı"nı alıp, parçalanmış anılar üzerinden farklı bir reji tercihine yönelmiş. Özellikle kitapta yalnızca bir cümleyle geçen meyhane bölümünü, sahnede seyirciyi içine çeken zengin bir atmosfer hâline getirmesi, oyunun akıcılığı açısından önemli bir kazanım olmuş. Ekip, metni sahneye taşımak için onu yeniden yorumlamak gerektiğini dile getirirken, ortaya çıkan sonucun bu çabaya değdiği konusunda hemfikiriz.
Söyleşimiz boyunca kadın temsili, canavar metaforu, kibir ve final sahnesi gibi pek çok konu üzerinde tartıştık. Hem oyunu büyük bir ilgiyle takip eden seyircilerle hem de sahnede ne yaptığını çok iyi bilen ekip ile gerçekleştirdiğimiz bu fuaye sohbeti oldukça keyifli geçti.
Tiyatro Arçura ekibinden adını andıklarımızın yanı sıra Nefise Eslem Öztürk'e de teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ayrıca, sıklıkla uğradığımız ve çok sevdiğimiz bir mekân olan Kült Sahne ve ekibine de teşekkür ederiz.